Sayın Adnan Oktar'ın 13 Mayıs 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

ETİKETLER:

A9 TV, 13 Mayıs 2017

 

Darwinizmi Bilimsel Delillerle Yıkmış Olmamız Evrimcilerin Ağırına Gitti.

Darwinizm’i çok hayati görüyorlar ama biz de feci şekilde ezdik bunlar da tahmin etmediler böyle ani bir vuruşla bu kadar şiddetli yıkacağımızı hiç tahmin etmediler. Avrupa, Fransa falan hiç tahmin etmedi, Amerika da tahmin etmedi. O Yaratılış Atlası TIR’larla gidince çok büyük felakete uğradıklarını düşündüler. Kardeşim bak evrim olması için paleontolojik yani fosilleşmiş deliller gerekir. Böyle bir delil tek bir tane yok. Varsa ben on trilyon vereceğim dedim yok. Yok öyle bir delil. Mikrobiyolojik deliller gerekir. Hiçbir delil yok. O zaman nereden çıkarıyorsun bunu? ‘Patates yiyoruz, domates yiyoruz biz oluyoruz. Patates de domates de topraktan oluyor. O zaman biz evrime uğradık.’ Bu nasıl bir laf? İçler acısı bir ifade.

 

Zer Aleminde Tüm İnsanlar Tüm Uzuvlarıyla Tam Yaratılmış Olarak Var. Sonra Dünyaya Gönderiliyorlar. Evrimle Aşama Aşama Yaratılış Yok

Bir kere Kuran’da bütün insanlık alemi daha dünyaya gelmeden önce Allah tarafından zer aleminde nefis, beden olarak yaratıldı diyor Allah. Yani mükemmel kaşı, gözü, ağzı, burnu her şeyiyle yarattım diyor Allah. Aklıyla, konuşması, hitabeti, görmesiyle Ben yarattım diyor zer aleminde ondan sonra dünyaya gönderdim diyor. Nasıl gönderiyor? İşte annesinin rahminden çocuk doğuyormuş gibi göstererek dünyaya sunuyor Allah. Yani geliş yeri zer alemi. Dolayısıyla insan önce yaratılmış, daha önce yaratılmış. Sen ne diyorsun? Evrimle olduk diyorsun. Primatlardan işte maymundan şundan bundan. Allah diyor ki, Ben sizi insan olarak yarattım, zer alemindeydiniz, oradan dünyadan buraya sizi gönderiyorum diyor. Burada evrim nerede var?

 

Eğer Darwinizm Ortadan Kaldırılırsa PKK Da Aynı Anda Sona Ermiş Olur

Hükümetin en dikkat edeceği şey Darwinizm olsun. Eğer Darwinizm’i hükümet ortadan kaldırırsa PKK’yı da aynı anda kaldırmış olur. Yoksa Türkiye’yi Allah esirgesin bu PKK afatı gittikçe güçlenerek sarmaya devam eder. Bak bütün boydan boya Amerikan desteğiyle PKK devleti oluşturmuş oldular adeta. Boydan boya yani. Ve o devleti gittikçe de güçlendirecekler gibi görünüyor, o hayali devleti. Tehlike büyük. Tek etki Darwinizm’le olur. Darwinizm’in bitirilmesi meseleyi bitirir. Darwinizm’i ayakta tutmaya çalışan odaklar var görüyorsunuz bütün güçleriyle ayakta tutmaya çalışıyorlar. Bir kısmı sırf inada bindirdiği için yapıyor ama bir kısmı da sırf PKK’yı ve komünist düşünceyi -Obama’nın da kafası biliyorsunuz komünist kafaydı- onu desteklemek için hareket ediyorlar. Bak hükümet değişti ama derin devletin anlayışı değişmedi Amerika’da. Aynı şekilde PKK’yı desteklemeye devam ediyor Donald Trump da. Ve kurtulamadı ondan. Yani o boyunduruk şu an sırtlarında. O yüzden biz bunları ideolojik olarak çökertmemiz gerekiyor. İdeolojik çökertmek için de Darwinizm’e devletin dehşetli bir tokat indirmesi gerekiyor. Bütün dünyayı sallar bu. Ve net netice alırız. Darmadağın olur Darwinist düşünce.

 

Amerika Ve Rusya'nın PKK'yı Desteklemesine Karşı En Etkili Cevap PKK'nın Beyninin Yani Darwinizm'in Ortadan Kaldırılması Olacaktır

Amerika’ya tabii ki savaş açmak diye bir şey olmaz. Rusya’ya da savaş açmak diye bir şey olmaz. Kamuoyu oluşturmak olabilir. Yani kamuoyu oluşturarak çok net netice meydana getirilebilir. Ama en güzel kamuoyu oluşturma metodu Darwinizm’e vurmaktır. Türkiye eğer Darwinizm’e vurursa dünyada yer yerinden oynar. Çok çok büyük bir sansasyon meydana gelir. Bütün züppeler, İngiliz derin devletinin çakalları, it kopuk takımı, komünistler, ortada kalmış insanlar, dine karşı tereddüdü olan insanlar hepsi kendini toparlar ve düzgün hale gelir.

Amerika’ya karşı yapılacak olan İngiliz derin devletinin ifşa edilmesidir. Donald Trump’ın İngiliz derin devletine direnip direnemeyeceğini düşünüyorduk. Birkaç hamlesi oldu. Baktık hakikaten İngiliz derin devletine karşı gücünün yetmeyeceğini kabul etti. Direnemedi. Zaten bir iş adamı. Çok ciddi bir misyon adamı değil. Yani bir inanç insanı ama direnecek gücü yok. Tek başına zaten gücü olmaz.

 

(“Dünya dışında bir yaşam var mı?” sorusuna cevap)

Dünya dışında yani uzaylılar anlamında soruyor herhalde. Olabilir tabii. Fakat tabii bizim evrenimizin dışında ikinci bir evren vardır, muhtemelen orada vardırlar. Ama bizim evrenimizde şu ana kadar yapılan incelemelerde bir radyo dalgası, bir frekans bir şey alınmıyor çünkü öyle bir medeniyet varsa televizyon dalgalarının veyahut ona benzer dalgaların bize ulaşması gerekiyor, hiçbir dalga alınamıyor, uzaydan hiçbir dalga gelmiyor muhtemelen uzay o anlamda boş. Ama şöyle denebilir ‘sizin cihazlarınızın tespit edemeyeceği bir dalga boyu vardır’ diye iddiada bulunuyorlarsa tamam ona bir sözüm yok ama muhtemelen uzaylılar diye bir varlık yok öyle görünüyor. Ama ikinci, üçüncü evrenlerde vardır olabilir yani bizim evrenimizde yok. Çünkü paralel evrenler var, başka evrenler var, alemler var yani biz kendi evrenimizin dışına çıkamıyoruz yani biz evrenimizin sonuna doğru yaklaştığımızda evreni zaten oraya sürüklemiş oluyoruz, evren bizle beraber sürüklenmiş oluyor oraya. Dolayısıyla evrenin dışına çıkmamız teknik olarak, bilimsel olarak mümkün değil yani hiçbir uzay aracı evrenin dışına çıkamıyor, hiçbir cisim de çıkamıyor, çıktığı yer zaten evren olmuş oluyor. Dolayısıyla tabii bazı varlıklar görüyorlar gökte giden cisimler, misimler, şunlar o şöyle olabilir, cinler arada sırada öyle bir keyifli gösteri yapıyor olabilirler zaten çıktıkları yerler de gereksiz, ilgisiz yerlere çıkıyorlar.

 

(Başbakan Binali Yıldırım, Amerika’nın YPG’ye yaptığı silah yardımının Trump’tan önceki yönetimin kararı olduğunu söyledi ve şu açıklamayı yaptı. “Ne yazık ki bu taktiksel plan bu yönetime ait bile değil, önceki hükümete geri gidiyor” dedi. “Ayrıca bu ağır silahların zaten Suriye’de sahada olduğuna ama bunların Rakka kuşatmasında kullanılması için bir yetkiye ihtiyaç duyduklarına inanıyoruz” açıklaması yaptı.)

İşte Türkiye’nin yapacağı şey PKK’ya karşı Darwinist propagandayı ortadan kaldırıp yaratılışı bilimsel izah etmektir. İkincisi de Türkiye’yi son derece modern hale getirmektir. Kadın haklarına müthiş saygı duyulmasını sağlamak, kadınların istediği gibi dekolte de gezebilmeleri, şık giyinmeleri, binaların, her yerin ultramodern olması, İstanbul’un mesela Paris’ten, Londra’dan çok çok daha ileri, çok çok daha kaliteli bir şehir haline getirilmesidir. Bakıyorum elli yıl önce yapılmış, altmış yıl önce yapılmış gecekondular İstanbul’un her yerini yüzde 90’nını hatta yüzde 99’nu kaplamış, yüzde 95’ni kaplamış ve bu İstanbul’un güzel olmasını engelliyor ve bizim Avrupalı olmamızı da bu engelliyor. Avrupalı Avrupai kalitemizi de engelliyor Çok perişan, eski, bitkin binalar yani çok soluk nasıl söyleyeyim mahvolmuş, mahvolmuş binalar, yol boyunca her yer bunlarla dolu. Dünyanın en güzel şehrini bu binalarla çok hoş olmayan bir görüntüye bürümüşler. Halbuki burada kardeşlerimiz fedakarlık edip ‘Allah rızası için ya bu güzel şehri güzelleştirelim bize devlet İstanbul’un yakın bir yerinde toprak arazi versin veyahut ev yapsın biz bu evleri bırakalım birçok sanayi ile ilgili hatta devlet binalarıyla ilgili yerleri oraya taşısınlar ve şehir oralara doğru gelişsin, biz yine deniz kenarında güzel yaşayalım’ deseler bu sağlansa İstanbul olağanüstü güzel olur. Yol boyunca içler acısı, bugün çarşıya gittim her yer elli, altmış sene önce yapılmış gecekondularla dolu her yer ve yapacak bir şey yok. İstanbul’un güzelliğini akıl almaz boğuyor. Mesela Avrupalılar yetkili olmuş olsalar İstanbul’da, belediye yetkisi verilse yahut sanat yetkisi verilse Avrupalılara İstanbul akıl almaz güzel olur. Mesela İtalyanlara desen ki, ‘İstanbul’u inşa edin’ İtalyan sanatçılara, ‘İstanbul’u güzelleştirin size tam yetki’ nefes kesecek hale getirirler. Roma, Londra kenarda köşede kalır.

 

Kültürel Kalkınma Deyince Kalitesi Düşük Şekilde Osmanlı Günlerinden Örnekler Sergilemek Sanılıyor

Kültürel zenginlik deyince işte Hacivat, Karagöz, ok atmak, mehter takımı, Rumilerin, Mevlevilerin dönmesi bunlar olarak alıyorlar. Bütün dünya kültürüne bizim sahip çıkmamız lazım. Heykel sanatını her yerden alacağız. Müziği her yerden alacağız. Kendi kültürümüz tamam biz onu da kullanalım ama o bir şubesi olsun, bir bölüm olsun. İtalyan sanatını da kullanalım, barok sanatı da kullanalım hepsini kullanalım. Rus sanatının güzel yönlerini, Çin sanatının güzel yönlerini, Japon sanatının güzel yönlerini, Avrupa sanatının güzel yönlerini, Amerikan sanatının güzel yönlerini hepsini alırız güzellik, süs o zaman ortaya çıkar yoksa sadece Karagöz’le, Hacivat’la işte mehter takımı, küçük kalitesiz mehter takımları oluşturuyorlar. On kişilik, on beş kişilik arkasından da ortaya adamlar getiriyorlar Hacivat-Karagöz diye onlar bir şeyler konuşuyorlar üç, beş kişinin eline ok veriyorlar adam ok atıyor ondan sonra tamam diyorlar biz Türk kültürünü canlandırdık böyle bir şey yok. Bu bir şube olur ve bunun da çok kaliteli yapılması lazım yani uydurma olarak yapılmaz bunlar. Çok şaşalı, güzel ve kaliteli olur ama bak tekrar söylüyorum bir bölümü olur bu. Yoksa mesela İtalyan sanatının, İtalyan heykeltıraşlığının en güzel numuneleri Türkiye’de olsun. Mesela Fransız müziğinin en güzel numunelerini alalım kullanalım yani her türlü sanat bize aksın, gelsin; dar olmaz.

 

Sanatı Güzelliği Ortadan Kaldırıp Sadece Temel İhtiyaçları Karşılayıp Yaşamak Kültürü Yerleşince Dünya Adeta Cehenneme Dönüyor

Sanata, güzelliğe, estetiğe gelenekçi İslam anlayışı karşı yani gelenekçi düşüncede öyle bir şey yoktur. Kırk lokma bir hırka yeter derler; adam yerde oturur, hiçbir şeyin güzel olması onu ilgilendirmez. Binaların güzel olması, eşyanın güzel olması. Her şeyi eleştirir. Kadının güzel olması, çocuğun güzel olması hiçbir şeyi istemez. İşte Avrupa’nın korktuğu bu Türkiye’den. Yani kalitesizlik, sanatın ortadan kalkması, hayatın anlamsız hale gelmesi yani böyle güzelliğin, estetiğin tamamen yok olarak sadece yaşamaya çalışan, canlı kalmaya çalışan insanlar olması. Bu son derece risklidir. Böyle bir şeye Allah müsaade etmez. Böyle toplumlar yıkılır Allah esirgesin. Onun için bizim bir an önce bunu toparlayıp düzenleyip kaliteyi, sanatı, güzelliği ön plana getirmemiz gerekiyor. Aksi çok riskli. Gelenekçi anlayışta İşte “kadını dövelim” işte “kaşını almasın, yüzündeki gereksiz tüyleri almasın, saçını boyamasın, makyaj yapmasın, dekolte giyinmesin, süslü olmasın...” Kadını köşeye sıkıştıracak, güzelliğini elinden alacak ne varsa yapma azmindeler. Genç kızlara da bakıyorum, hayata küsmüş büyük bir bölümü. Artık onun için hayatın anlamı yok. Çünkü güzelleşse hakaret ediyor adamlar, bakımlı olsa hakaret ediyorlar. Onlar da güzelliğe, bakıma önem vermiyor. Birçoğu salaş geziyor, perişan vaziyette. Altta kirli bir kot pantolon, kirli bir ayakkabı, üstünde uydurma bir tişört gibi bir şey, saçları keçeleşmiş, yüzü son derece bakımsız, solgun, bitap, elinde bir şeyle. Çok da kilo almış durumdalar birçoğu. Çünkü atletik bir vücuda sahip olsa ne olacak onun inancına göre, güzel olsa ne olacak? Bakımlı temiz olsa ne olacak, inancında oluyorlar birçoğu.  

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile görüştü. Sayın Erdoğan, Büyük Halk Meclisi'ne girişinde Çin Devlet Başkanı tarafından resmi törenle karşılandı. Basına kapalı gerçekleşen görüşme sonrasında iki lider arasında üç anlaşma imzalandı. Suçluların Karşılıklı İadesi Anlaşması, Uluslararası Karayolları Üzerinde Taşımacılık Anlaşması ve Çin Halk Cumhuriyeti ile karşılıklı kültür merkezlerinin kurulmasına ilişkin anlaşma.) 

Tam onların istediği gibi. Buraya kaçan gariban Müslümanlar oluyor Çin'den. Şimdi onları isteyecek Çin, bilmiyorum Türkiye verir mi vermez mi de eğer buna kapı açacaksa bu felaket. Çünkü adam suçlu diyor. Ne yapmış? İşte Çin'i eleştirdi diyor. Adam; asacağım ben onu, bana iade edin diyor. Türkiye'nin zannediyorum bu konuları bir gözden geçirmesi ihtimali olabilir. İyi değerlendirilmesi gereken bir konu. Ve kültürel olarak da Çin bize Darwinizm’i, Marksist düşünceyi dayatacaksa bu olmaz. Biz onlara Darwinizm’in geçersizliğini anlatırsak onlar dinler mi; bu da ayrı bir konu. Hepsinin bunların gözden geçecek konular olduğu belli. Hepsini bir gözden geçirelim. Bunlarda amaç nedir, hedef nedir; zararımıza neler olur, faydamıza neler olur bunları bir bilmemiz gerekiyor. O anlaşmayı bana getirsinler, bir gözden geçirelim.

 

Hastalık Özel Yaratılır. Sağlık Sıhhat De Hastalık Da Allah'ın Sanatıdır. Hastalık Karşısında Mümin Tevekküllüdür

Hastalıklara karşı tevekkül tabii. Çünkü hastalık özel yaratılır, Allah tarafından yaratılır. Bir sanattır o da, Allah'ın sanatıdır. Sağlık, sıhhat de Allah'ın sanatıdır hastalık da Allah'ın sanatıdır. Mesela hücreye Allah emrediyor, kanserleşmesini söylüyor; kanserleşiyor. Bu mucizedir. Hücre normalde sözü dinler. Kanser hücresinin sözünü dinlemesi çok acayip. Normalde vücudun ona reaksiyon gösterip hiçbir şekilde o hücrenin gelişmemesi lazım. Kanserli hücrenin dumura uğraması lazım. Dumura uğramıyor. Allah bir insanın ölümüne hükmettiğinde onu vesile etmiş oluyor. Bazen de Allah onu düşündürtmek için de yaratıyor. Mesela kanser olduğunu hissediyor; Allah'a bütün gücüyle bağlanıyor, tövbe ediyor, istiğfar ediyor, önemli bir uyarı olarak görüyor; bütün hayatı değişiyor. O yönüyle de çok etkili bir imtihandır.

 

Kıyamete Yakın İnsanları Asıl Mahvedecek Olan Kuran'ın Kazandırdığı Nurani Zincirlerin Çözülmesiyle Kin Ve İntikamın Yayılması Olacaktır.

Asıl Mehdiyet’in ve İsa Mesih'in, Mesihiyet ruhunun ölmesiyle insanların ruhunda manevi heyecan kalmayacak. Bilim durağanlaşacak. Zannedildiği gibi bilim ilerlemeye devam etmeyecek. Bilakis bilim donuklaşıp insanlar ve hayat da donuklaşacak. Daha çok saldırganlık, kavgacılık, nefret, öfke ve kin nedeniyle olacak. İmansızlığın nedeni de o olacak. Şu anda da imansızlığın nedeni kin, nefret, öfke ve sevgisizliktir. Bilimden kaynaklanan bir dinsizlik yok. Mesela hücrenin yapısını incelediğinde insanlar, bir şeyi keşfettiğinde Allah'a daha yaklaşıyorlar. Ama dinsizliğin ana nedeni öfke, nefret ve Darwinist düşüncedir. Muhtemelen Darwinist düşünceye benzer yeniden bir akım meydana gelecek. Yine Allahsız, ateist bir akım meydana gelecek.

 

İnsanların Bir Kısmı Adeta Beyni Uyuşmuş Halde Derin Hipnoz İçinde Yaşıyor Gibiler. Bu Ancak Allah Sevgisi Ve Korkusuyla Ortadan Kalkar

Deccaliyetin böyle bir etkisi var diyor Bediüzzaman. “Hipnoz ve manyetizmanın neviinden müthiş harikalara mazhar olan deccalse” diyor. Hakikaten dışarıya çıktığınızda, birçok insanın yüzüne baktığınızda derin hipnoz içinde olduğunu görebilirsiniz. Allah'ı, dini düşünemeyecek hale getirdiler insanları. Beyinlerine etki ettiler. Deccaliyet etki etti. Onun sonucunda da hatta bir Türkmen yazar mankurt diyor onlar için, biliyorsunuz. Böyle garip insan konumuna geldiler. Çin'de falan birçok insanda bunu görebilirsiniz. Yüzü insanlıktan çıkmıştır. Derin hipnoz halindeler. Rusya'da da birçok insanda görebilirsiniz. Allah'ı düşünecek değil, kendini düşünecek hali yok artık. Beyni uyuşmuş halde. Bu ancak işte imanla, Allah korkusu ve Allah sevgisiyle aşılabilen bir kirlilik. Bunun mutlaka imanla, Kuran'la, Allah sevgisiyle ezilmesi, yok edilmesi ve izale edilmesi gerekiyor. O zaman insan Allah'a yaklaşır, derinleşir, Allah sevgisi, Allah korkusu ve keskinlik, bilinç açıklığı o zaman oluşur. Yoksa bilinci kapanır.

 

Gerçek Sağlıklı Yaşamak Kuran'a Uymakladır. Kuran Şifadır. Kuran'a Uyulduğunda Üzülme, Ümitsizlik Tamamen Ortadan Kalkar, İnsan Sağlık Bulur

Sağlıklı yaşamak; Kuran'a uymaktır. Çünkü Kuran için şifadır diyor Allah. Bir kere Kuran'a uyan insan tevekküllü oluyor. Tevekküllü olunca sinirli olmaz, üzülmez, kızmaz. Üzüntüler, asabi olmalar, insanın saldırganlaşması, yeis içinde olması, ümitsiz olması vücudunu kanserleştirir, çökertir. Görme gücü düşer, mesela bir şeyi net görecekse göremeyecek hale gelir. Ağzı kurur. İşitme yeteneğine olumsuz etki yapar. Saçlarına olumsuz etki yapar. Cildini bozar. Mide hastalıklarının büyük bir bölümü üzüntüden ve sıkıntıdan olur, stresten olur biliyorsunuz. Alerjik reaksiyonların, cilt alerjilerinin büyük bir bölümü hatta yüzde doksan dokuzu diyebilirim, sinirseldir. Psikolojik gerilimden kaynaklanır, sıkıntılardan kaynaklanır. Dolayısıyla imanda bunların hepsi izale olduğu için Kuran şifadır. Tabii Kuran'ın ışığı altında da sağlıklı yiyecekler yemek, sağlıklı uyku düzeni, spor yapmak da vesile olur. Ama tabii asıl güç Allah'ın elinde. Bunları Allah vesile eder. Yani bunu yapan illa sağlıklı olur diye bir şey yok. Allah'a sığınıp Allah'tan beklerse mümin, Allah bir güzellik yaratır. Umulur yani.



DEVAMINI GÖSTER

Karya Terkait